19 Aralık 2007 Çarşamba

Devlet, teröristle pazarlık etmez! - Yıldırım Türker


Devlet, teröristle pazarlık etmez!
Yıldırım Türker

Devlet, teröristle pazarlık etmez! Devlet, öldüremeyip beslemek zorunda kaldığı düşmanlarının asal ihtiyaçlarını karşılamak zorunda değildir. Devlet, uluslararası yasalara imza atarak varlığını meşru kılmakla yükümlüdür.

Devlet, bu yasaları ihlal ederken vatandaşının kendisine suç ortaklığı etmesini talep eder.

Devlet, bu suç ortaklığını reddeden vatandaşını vatan haini ilân etmek ve gereğini düşünmekle yükümlüdür.

Devletin dayattığı tasarruf paketinde kendisiyle suç ortaklığına yanaşmayan vatandaşları dolaşımdan çıkarmak da tavizsiz bir şart olarak bulunur.

Devlet, erkektir.

Devlete şefkat yakışmaz. Vicdana hiç aşina değildir.

Devlet, adalete hiç yüz vermeyen bir hukuk devleti olma iddiasındadır.

Devletin hukuk devleti olduğu yalanına devletin hiçbir katmanından hiç kimse inanmaz.

Devlet, ikide bir ekonomik olduğu ileri sürülen krizlerle sarsılır.

Devlet, bu krizlerden en kolay ezebileceği halk katmanlarını sorumlu tutar ve bütün krizleri onlara ödetir.

Devletin gözünde cezalandırmak, zulmetmektir.

Devletin bildiği, zulmederek öldürmektir.

Devlet, karşısında bir iradenin direnişini hissettiği an iyice vahşileşebilme hakkına sahiptir.

Devlet, tutuklusuna, uygun gördüğü her türden muamelede bulunmakta özgürdür.

Devlet, teröristle pazarlık etmez.

* * *

Devletin tanımını iyice bellemekte yarar var. Ölüm Bakanı, küstüm çiçeği Türk, devletinin onurunu, delikanlılığını koruyor hâlâ. Mahkûmlarla görüşme yapılması mümkün değildir, diyor. “Gebersinler” diyenlerle birlikte devletin başına çökmüş olan bu zarif beyefendi, sessizliğine, umursamazlığına tespih çeker gibi bir bir kurban ettiği insanlar hakkında neler hissediyor, bilmek mümkün değil. Bunu bilmenin, Türkiyeli olmanın dayattığı hiçbir çıkmazı çözmemize yararı olmayacak nasılsa. Sonuçta sahte olduğunu iddia ettiği ölüm orucunun her gün birkaç cana mal olur hale gelmesi tam da ekonomik tasarruf paketinin açıklanmasına denk düştü.

Devletin tanımını iyice bellemekte yarar var. Devrildikten hemen sonra dünya tarafından Filistin’in satışıyla görevlendirilen ebedi Cumhurbaşkanımızın aile fertleri birer birer sorgulanıyor. New York’un JFK Havaalanı’nda limuzininden indirilen şahıs uzun süre devletin kilit noktasındaydı. Olsun. Devlet, pişkindir. Burnundan kıl aldırmaz. Kimsenin itibarına halel gelmez.

Tasarruf tedbirleriyle büyük tenzilata tabi tutulan; işinden atılıp açlığa mahkûm bırakılan, ölümüne göz yumulan, insandan sayılmayanlar bu devletin itibarsız kurbanları olarak bir çırpıda unutulacaklar.

Bu yazı yazılırken ölüm orucunda hayatını kaybedenlerin sayısı 14’e çıkmıştı. Artık bir müdahalede bulunmanın zamanı geldiğine ikna olan TÜSİAD da sonunda sesini yükseltti: “Kamuoyunun ekonomik kriz konusunda odaklandığı bugünlerde ölüm oruçlarının sona erdirilmesi konusunda somut adımlar atmayan hükümetin ve konuyla ilgili merci olan Adalet Bakanlığı’nın kayıtsızlığının demokratik hukuk devletine uygun olmayan bir davranış olduğu görüşündeyiz.” dedi. Hükümetin yalnızca sorumluluklarının değil, vicdanının da gereğini yerine getirmesi gerektiğini bildiren sanayici ve işadamları hayli gecikmeli de olsa kendilerini aklamış oldu. Mevsim açılışına denk düşen ölümlerin turizmi zedeleyeceğinden kaygılanan, popülizme karşı Cherokee cipiyle arzı endam eyleyen genç Turizm Bakanı lafı onlar kadar dolandırmamıştı. Bu ¨lümlerin devletin ekonomik çıkarlarını kötü yönde etkileyeceği kaygısı belirdi çoktan. Muktedirler insan hayatından tenzilata gitmenin ‘uygar dünya’da pek kârlı bir önlem olmadığını anlamaya başladılar.

Devlet, bir yolunu bulacak. Ölümler arttıkça üstüne gelenler çoğaldı. Maalesef bu inatçı insanlar hayatlarını, insan muamelesi görme talepleri uğruna devletin başına çalmaya devam ediyor. Ölüm oruçlarında bir çözüme gitmek zorunda kalındıysa, bunun müsebbibi, açıkça söyleyelim ki, milletin vicdan duygusu, halkın insanlık ülküsünde ayak diremesi değildir.

Devlet, halkının vicdanını çoktan yiyip bitirmiş; baskı ve zulümle çoktan kendine suç ortağı etmiştir. Devletin gururla, birlik ve beraberlik çimentosuna daldırarak tuttuğu halk, birbirini yiyor. Tecavüz vakalarının bunca arttığı bir dönem yok, bu toprakların tarihinde. Genç kızlar töre cinayetlerine kurban gidiyor. Küçücük çocuklar kaçırılıp tecavüze uğradıktan sonra çuvallarla oraya buraya atılıyor. Bir çocuğun katledilmesinden milliyetçi bir ayaklanma çıkarabilen, yegâne güç gösterisi ‘oy vermeyeceğim’ olan halkın zaferi değil, kayıtsız Adalet ve Ölüm Bakanı’nın telaşlanması. Ticaret aksamasın telaşına düştü vatanın muktedir severleri. Yoksa hepimiz gayet iyi biliriz ki.....

Devlet, teröristle pazarlık etmez!

Radikal/22 Nisan ‘01