18 Ekim 2008 Cumartesi

Sincan’da da gardiyan terörü

Sincan Cezaevi’nde kardeşini ziyaret eden Derya Bakır ve tutuklu yakınları gardiyanlarca dövüldü.?Bakır’ın bacağı kırıldı, bir çocuk bile şiddet gördü

ANKARA- Karakolda ve konulduğu Metris Cezaevinde gördüğü işkence sonucu hayatını kaybeden Engin Ceber’e ilişkin yankılar sürerken, Sincan 1 Nolu F tipi Cezaevi’nde yeni bir işkence skandalı ortaya çıktı. Şeker Bayramında açık görüş için kardeşini ziyarete giden Derya Bakır, gardiyanların saldırısına uğradı ve sol ayağı iki ayrı yerden kırıldı.
Derya Bakır, Sincan F tipinde yasadışı bir sol örgüte üye olmak suçlamasıyla tutuklanan kardeşi Deniz Bakır’ı Şeker Bayramında ziyaret etmek istedi. Cezaevi yönetimi kendilerine 3 Ekim 2008 günü açık görüş için tarih verdi. Derya Bakır, kardeşinin koğuş arkadaşları Erol Zavar, Mahmut Soner’in ailesiyle birlikte toplam 10 kişi Sincan F tipine geldi. Saat tam 15.00’te kendilerine ayrılan görüşme salonuna geçtiler.

Görüş geç başladı
Bakır’ın kardeşi ve koğuş arkadaşları zamanında görüşme salonuna getirilmedi. Tutuklu yakınları yaklaşık 15 dakika salonda beklemek zorunda kaldılar. Zaman çok önemliydi, çünkü sadece bir saat açık görüş yapabilme imkânları vardı. Derya Bakır’ın anlattıklarına göre gecikmeli de olsa görüşme başladı. Görüş devam ederken mesane kanseri Erol Zavar’ın astım hastası annesi Fikriye Zavar, gardiyanların içtiği sigaradan kaynaklı olarak rahatsızlandı. Derya Bakır, Fikriye Zavar’ın sigaradan etkilendiği ve sigara içilmemesini gardiyanlardan talep ettiklerini belirterek “Gardiyanlar biz içeriz hasta olan gelmesin. Bize yasak yok” diye yanıt verdiler. Biz bir gerilimin yaşanmaması nedeniyle tartışmayı sürdürmedik” dedi. Bakır’ın iddialarına göre gardiyanlar verdikleri bu yanıta rağmen sataşmalarını sürdürdü. Ve görüşmenin bitmesine 20 dakika kala gardiyanlar görüşmenin bittiğini belirterek, salonun boşaltılmasını istedi.

‘Burada yasa biziz’
Ancak tutuklu ve hükümlü yakınları görüşün zaten geç başladığını ve daha zamanların bulunduğu belirterek itirazda bulundu. Bakır, şunları anlattı: “Bunun üzerine ‘o (adını bilmiyorum ama görürsem teşhis ederim) gardiyan ne hakkıymış sizin gibilere hak, hukuk yok. Burada yasaları biz koyarız’ dediler. Bu sırada bir arbede yaşandı. Gardiyanlar Deniz, Erol ve Mahmut’u çekmeye başladılar. Erol Zavar mesane kanseri ve karnı kötü görünüyordu. Onunda sandalyesini çekmeye ve döverek götürmeye başladılar. O anda anneler, çocuklarının üzerine kapandılar. Bende kardeşimin üzerine kapandım. Ancak bize de tekmelerle vurmaya başladılar. Bizi yaka paça dışarı çıkardılar. ‘Sizleri şikâyet edeceğiz’ dedik. Ama ‘yakınlarınız ellerimizde’ dediler. ‘Fazla ileri gitmeyin’ diye bizi tehdit ettiler.”

Çocukları bile dövdüler
Bakır, cezaevinden ayrıldıktan sonra Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduklarını belirterek “Savcılık bizi adli tıpa sevk etti. Adlı tıp sekiz görüşçünün vücudunda darp izlerini tespit etti. Bize verilen raporda Erol Zavar’ın küçük kızı Özgecan Zavar’ında şiddete maruz kaldığını ortaya koydu. Adli Tıp muayene sırasında ayağım kötü olduğu gerekçesiyle Numune hastanesine sevk edildim. Ayak tarak kemiğinde ve bileğe doğru iki yerde kırık olduğu tespit edildi” diye konuştu.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Engin Ceber’in ailesinde özür dilemesi, cezaevindeki keyfi uygulamalarına son bulacağı umudunu kendisinden doğurduğunu anlatan Bakır, “Bakan Şahin’in ‘özür’ü cezaevindeki keyfi uygulamaların son bulacağı konusunda bir umut doğurdu. Bunu bir adım olarak sayıyorum. Bir gardiyanın bile ‘yasa benim demesi’ inanılmaz korkunç bir şey. Yasa oysa eğer, bu gardiyan bir gün benim kardeşimi kesinlikle öldürecektir” dedi.



Kaynak:
Radikal Gazetesi


Ben şiir yazmadım...

























Kandıra F Tipi Hapishanesinde tutulmakta olan

Erol Dündar için açılan web sitesini ziyaret için:
http://www.yolbizimkiler.ch



16 Ekim 2008 Perşembe

F Tipi Dünya






Parça parça hayatlar, asık nice suratlar. Karanlıkl
ar içinde paylaşılan yalnızlıklar. Nefes almaya çalışır boy veren bu çiçekler. Delinin tekinin attığı kuyuya bu taşları çıkarmaya çalışır dört bir yanımdakiler. Didişip kapışarak. 'Yok sizdendi bizdendi; yok benim dedemindi elindeki bu hırka'. Anlamsız hayaller bu, anlamsız ilişkiler. "F Tipi" bir dünya, hep içine debelendiğim. Son nefesime kadar elim kolum bağlı benim. Gözler tümden kapalı. Kapılar kapalı bana; pencereler hep kapalı; tüm sürgüler kapalı.
Hayat A, B, C ne de E Tipi; herkes olmuş aynı tip; işte "F Tipi". Haydi sen de gel de ol Barikat gibi; kendin gibi; düşünenler gibi.
Yalanlar savrulur burada, maskeler takılır. İnsanl
ar birbirlerini daha çok çok kandırır. Kazılır kuyular; gerçekler topraklara gömülür! Sürülür bir bir kendi yolunu bu çizenler. Sürüden kopup kendi olmak 'ölüm' demek. Ölüm yalnızlık demek; yalnızlık "F Tipi" demek. Oysa, karanlığa hep ışık tutan, aydınlatan, gökyüzünün yedi rengi dolaşır. Uzaklaşır hayaller hep; uzaklaşır yarınlar. Geride kalan sadece benim gençlik yılarım.
Hayat A, B, C ne de E Tipi; herkes olmuş aynı tip; işte "F Tipi". Haydi sen de gel de ol Barikat gibi; kendin gibi; düşünenler gibi.
Ben uslanmaz aşkların, kavgaların adamıyım. Barut kokusunda hep umudu ben aradım. Sevdam için nice kirli topraklara yatıp kalktım. Ve ben ki tek yarınım; umudun kendisiyim! Düşmanımın mermisinde adım kazılıdır benim! Varsın üstüme gelsin bu zurnalarla kör gece. Ateş bende, ateş benim direnen bu elimde. "F Tipi" bu dünyada ben ezilen, ben yalnız; ben düştükçe hep kalkan. İşte yine buradayım. Umudu işledim size. Ve de geleceği yine: Harf harf, kelime kelime; aynen kilim gibi; aynen kilim gibi; aynen kilim gibi....
Hayat A, B, C ne de E Tipi; herkes olmuş aynı tip; işte "F Tipi". Haydi sen de gel de ol Barikat gibi; kendin gibi; düşünenler gibi.
Hayat acımasız olsa da; atsa da bir tokat; derdini bir kenara at; yaşamana bak. Bak da gör gelecek neler getirecek. Benim için gerçek olan senin içinde gerçek. Karanlık gecelere yazdım sözlerimi ışık olsun diye. Çıktım yükseklere, tepelere menfeze. Atladım en derine, diplere. "F Tipi" bir dünyada insanların yüzüne düşen ifade gözlerimin içindeki endişe nereye kadar devam edecek bu böyle. Bu ne ilk ne de son. İşte geldi Barikat her şeye son.

Söz - Müzik: Barikat ve Jöntürk


Nuriş’in gardiyanı' da dayak ekibinde


ENGİN Çeber’in arkadaşları Özgür Karakaya ve Cihan Gün soruşturmanın niteliği ve gecikmemesi için Metris cezaevinde önceki gün teşhişte bulundu. Metris 1 ve 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevleri gardiyanları Karakaya ve Gün’ün karşılarına resmi kıyafetleriyle çıkarıldı.

Nuriş’e esrar ve tabanca verdi

Teşhis edilen gardiyanlar arasındaki bir isim ise son derece dikkat çekiciydi. Gardiyanlardan Cuma K., 2000 yılında Uşak kapalı Cezaevi’nde Ergin kardeşlerin çıkardığı isyan sırasında tutuklanmıştı.



Cezaevinde İnfaz Koruma Baş Memuru olan Cuma K., cezaevine 3 tabanca ve esrar sokarak Nuri ve Vedat Ergin’e yardım ve yataklık ettiği suçundan hüküm giydi ve 2.5 ay hapiste kaldı. Tutukluluğunu daha önce gardiyanı olduğu Uşak Cezaevi’nde geçiren Cuma K. tahliye olduktan sonra göreve iade edildi, önce Ardahan ardından da Metris Cezaevi’nde görev yaptı.

Kaynak: Vatan Gazetesi



Görevdeki işkencecinin teslim ettiği silahlar nerede kullanılmıştı?

Uşak E Tipi Cezaevi'nde isyan çıkaran 'Karagümrük Çetesi' lideri 'Nuriş' lakaplı Nuri Ergin ve adamları, kendilerini "vurmak" için suç işleyip cezaevine girdiklerini öne sürdükleri beş kişiyi öldürdükten sonra isyan çıkardı. B Blok'taki koğuşlarda bulunan yatak ve battaniyeler ateşe verilirken, Cezaevi Müdürü Mustafa Kurt ve dört yardımcısıyla 23 infaz koruma memuru rehin alındı.
(...)

Nuriş ve adamlarının, kendilerini öldürmek için suç işleyip cezaevine girdiğini ileri sürdükleri kişileri önce etkisiz hale getirdikleri, ardından da işkence yaptıkları ortaya çıktı. İsyancılar, 10 tuktuklu ve hükümlüyü dün idari blok penceresinden aşağı attı. Camdan atılanların beşi ölürken, beşi de yaralandı. Kurbanların alınlarına, 'Nurişï çetesince öldürüldüğünü belirtmek için kendi kanlarıyla "N" harfi yazıldığı iddia edildi.

Ölen beş kişiden üçünün Kasarteks fabrikasının eski ortağı Orhan Cemal Yeşilkaya, Erol Neşet ve Reşat Taşçı olduğu açıklandı. İki kişinin kimliği açıklanmadı. Olayda Cezaevi İkinci Müdürü Ersin Yılmaz Ersoylu, infaz koruma memuru Mustafa Özler, Murat Eryılmaz, Varol Özdemir ve Metin Günay ile çeşitli suçlardan hükümlü Metin Erdoğan, Kenan Altınsabah, Hasan Düz, Zihni Nigaroğlu ve Ünal Genç de yaralandı.

http://www.milliyet.com.tr/2000/11/03/haber/hab02.html


-----(A)-----


Uşak E Tipi Cezaevi’ni 15 gün önce ele geçirip mahkumlara işkence yapan, 5 mahkumu cezaevinin penceresinden atarak öldüren ve devletle pazarlık yapan Ergin kardeşlerin başka cezaevlerine sevkinde de skandal yaşandı. Bilecik Özel Tip Cezaevi’ne nakledilen Vedat Ergin, silahını çekip cezaevi aracından inmeyerek 9.5 saat direndi.

http://www.milliyet.com.tr/2000/11/05/haber/hab02.html


9 Ekim 2008 Perşembe

Yine Metris Yine Cinayet

Polisle Metris Cezaevi’nde görevli gardiyan ve jandarmaların, tutuklu dört gence işkence yaptığı öne sürüldü. Coplarla dövüldüğü iddia edilen Engin Ceber, Şişli Etfal Hastanesi Yoğun Bakım Servisi’nde yaşam savaşı veriyor. OLay üzerine Meclis İnsan Hakları Kurumu da hareket geçti. Kurul Başkanı Üskül gerekirse Metris'e bir heyet gönderebileceklerini söyledi.


ANKARA - İstanbul polisi ve Metris Özel Tip Cezaevi’nde görev yapan gardiyan ve jandarmaların, tutuklanan dört gence işkence yaptığı öne sürüldü. Tahta coplarla dövüldüğü iddia edilen Engin Çeber, Şişli Etfal Hastanesi Yoğun Bakım Servisi’nde yaşam savaşı veriyor.
Geçen yıl İstanbul’da Tekstil işçisi 17 yaşındaki Ferhat Gerçek, Yenibosna Zafer Mahallesi’nde bayilerde serbestçe satılan ‘Yürüyüş’ adlı haftalık sol bir dergiyi satarken polisler tarafından vurudu. Gerçek felç oldu.
Gerçek’in arkadaşları 28 Eylül 2008 günü, arkadaşlarının felçli kalması nedeniyle olayı bir kez daha protesto etti ve Gerçek gibi Yürüyüş dergisi dağıtmak istedi. Ancak polisin tutumu farklı olmadı. Polis, önce 15 kişilik grubun önünü kesti ve Özgür Karakaya, Engin Çeber adlı gençler “aranıyor” denilerek gözaltına alınmak istendi. Grup direnince, Aysu Baykal ve Cihan Gün adlı gençler de ‘polise mukavemet’ suçlamasıyla gözaltına alındı. İddialara göre İstinye Polis Merkezi’ne götürülen gençler, polisler tarafından dövüldü. Gençlerin maruz kaldığı şiddet, İstinye Devlet Hastanesi’nde alınan raporlarla da belgelendi.
Hastane raporları üzerine sanık avukatlarından Oya Aslan, Sarıyer Savcılığı’na olay günü İstinye Polis Merkezi’nde görevli polisler hakkında ‘Görevi kötüye kullanma, işkence ve zalimane, insanlık dışı, muamele’ suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu. Aslan, müvekillerinin birinin oturamaz, birinin de yürüyemez hale nasıl geldiğini belirterek polislerin ise “kendilerini yerden yer attılar. Kafalarını duvara çarptılar” dediğini aktardı. Aslan, şöyle devam etti: “Sağlık durumları karşısında derhal bir soruşturma başlatması gereken savcılık makamı müvekkillerim ‘şikâyetçiyim’ dediği halde bir soruşturma başlatmamıştır.”
Tutuklanan dört genç Metris Özel Tip Cezaevi’ne konuldu. Müvekillerini dün ziyaret etmek için cezaevine giden avukat Aslan, Özgür Karakaya ve Cihan Gün ile görüştü. Aslan’ın, Engin Çeber’i görüşmek istemesi üzerine acı gerçek ortaya çıktı. Avukat Aslan şunları aktardı: “Özgür Karakaya ile görüştüm. Özgür’ün beyanına göre, önce jandarma tarafından Metris Özel Tip Cezaevi’ne giriş esnasında ardından, Karantina koğuşuna alınmadan önce tahta coplarla gelişigüzel dövüldüklerini, bu işlemin dört defa beşer dakikalık aralıklarla sürdüğünü, işkence gördüğünü, yüzüne ve kafatasına darp aldığını söyledi. Akşam yine kovalarca su dökülüp, yine tahta sopalarla dövüldüklerini belirtti. Engin Çeber’le görüşmek istedik. Hastaneye kaldırıldığını söyledikten sonra ‘Öldü’ dediler. Ancak daha sonra tekrar hastanede olduğunu anlattılar. Hastaneye gittiğimizde Engin’in yoğun bakımda ve hayati tehlikesi olduğunu gördük.”


Kaynak: Radikal

İnfazı durdurulmayan çiftçi hapiste can verdi


62 yaşındaki çiftçi cezaevinde öldü 04 Ekim 2008 09:41
Sağlık kurulunun 'İnfaz Durdurma Raporu'na rağmen tahliye edilmeyen 62
yaşındaki Duran Doğan isimli çiftçi, 9 ay kaldığı Metris Cezaevi'nde
öldü.
Acılı aile, "Ergenekon terör örgütüne üye olanlar sağlık sorunları
nedeniyle cezaevinden tahliye oldu. Babamız ise hastanelerin
raporlarına rağmen tahliye edilmedi, ölüme terk edildi. Bu mu adalet?"
diyerek yetkililere tepki gösterdi.

Yozgat'ın Çekerek ilçesinde 40 yıl önce satın aldığı tarlanın orman
arazisi olması nedeniyle 2002 yılında şikayet edilen Duran Doğan,
yerel mahkeme tarafından "Orman Kanununa Muhalefet' suçundan 3 yıl
hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme süreci başladığında İstanbul'da
olan ve hakkında verilen mahkumiyet kararından bilgisi olmadığı
belirtilen Doğan, 2008 yılının Ocak ayında evine gelen polisler
tarafından tutuklandı. Metris Cezaevi'ne konulan Doğan'ın yakalanmadan
önce akciğer, kalp ve böbrek yetmezliği hastalıklarından dolayı
sürekli tedavi gördüğü belirtildi.

Cezaevine giren Doğan, bu hastalıkları nedeniyle zamanının çoğunu
hastanelerde geçirmeye başladı. Doğan, 9 aylık mahkumiyeti sırasında
Koşuyolu Kalp ve Damar Hastalıkları Hastanesi'nde Bypass ameliyatı
oldu. Daha sonra 3 kez Anjiyo olan Doğan için Haseki Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu, Doğan hakkındaki infaz kararının
bir yıl süre ile durdurulması yönünde rapor düzenledi. Hastalığı iyice
ilerleyen Doğan'ın oğlu Cevdet Doğan, sağlık kurulunun raporunu
onaylaması için raporu Adli Tıp Kurumu'na getirdi. Babasının
mahkumiyet cezasının bir yıl durdurulmasına karar veren sağlık
kurulunun raporu Adli Tıp Kurumu'nun onayından sonra geçerlilik
kazanacaktı. Ancak Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu, raporu
onaylamayarak Doğan'ın tedavisinin hapishane şartlarında devam
etmesini istedi. Doğan Metris Cezaevi'nde önceki gün gece saat 22:00
sıralarında hayatını kaybetti. Babasını cenazesini Adli Tıp
Kurumu'ndan alan Cevdet Doğan, "Babam için birçok hastanenin verdiği
tahliye raporunu onaylamayan Adli Tıp Kurumu şimdi cenazesini bize
teslim ediyor." dedi. Duran Doğan'ın küçük oğlu Serdar Doğan ise,
"Ergenekon terör örgütüne üye olmaktan ceza alanlar sağlık durumlarını gerekçe
göstererek ellerini kollarını sallayarak çıkıyor. Benim babam için
İstanbul'un en iyi hastanelerinin verdiği 'Cezaevinde kalamaz,
tedavisi hastane şartlarında devam etmeli' şeklindeki raporlar
görmezden gelindi. Bu mu adalet?" diyerek tepkisini dile getirdi.
Cezaevi savcısı ve Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu hakkında
şikayetçi olacaklarını belirten Doğan'ın çocukları, "Bizim babamız
terörist değildi, silahlı terör örgütü üyesi de değildi. Neden
hastanelerin verdiği raporlar dikkate alınmadı?" diyerek yetkililere
tepki gösterdi.

Bayramın birinci günü cezaevinde hayatını kaybeden Duran Doğan'ın
cenazesi, Adli Tıp Kurumu'ndan alınarak Gaziosmanpaşa'da toprağa
verildi.

ynak: Haber 7